Before putting our children to bed, we pick up a storybook and begin reading. As the stories unfold, expanding the children's imagination and introducing them to different worlds, they close their eyes. Now, how about we open those closed eyes? I want to take you to a village that reminds you of the world of fairy tales. This is Sinan Değirmeni, and here there are many grain barns built without a single nail.
Çocuklarımızı yatırmadan önce bir hikâye kitabı alıp okumaya başlarız. Hikâyeler ilerledikçe, çocukların hayal gücü genişler ve farklı dünyalarla tanışırlar, gözlerini kapatırlar. Şimdi, o kapalı gözleri açmaya ne dersiniz? Sizi masalların dünyasını anımsatan bir köye götürmek istiyorum. Burası Sinan Değirmeni, burada tek bir çivi bile kullanılmadan inşa edilmiş birçok tahıl ambarı var.
My friend and I set off for the weekend to the Çakırlar region, part of the Konyaaltı district of Antalya, which we hadn't visited in a long time. Our goal was to explore places we hadn't seen or known before. And that's exactly what happened. After continuing on a flat asphalt road through the neighborhood called Akdamlar in the Çakırlar region, and after climbing for about 20 km, we reached the fork in the road that leads to Sinan Değirmeni, located just behind Çağlarca Village, circling around Geyikbayır. From here, going uphill leads to the Saklıkent Ski Center and the Feslikan plateau. We turned our pedals downhill towards the Doyran neighborhood and arrived at the mill. This journey, which we started on our bikes from the center of Antalya, took us about an hour.
Arkadaşımla beraber hafta sonu için, uzun zamandır gitmediğimiz Antalya'nın Konyaaltı ilçesine bağlı olan Çakırlar bölgesine doğru yola çıkmıştık. Amacımız görmediğimiz bilmediğimiz yerleri keşfetmekti. Öyle de oldu. Çakırlar bölgesinde Akdamlar adı verilen mahallenin içinden düz asfalt yolda devam ettikten sonra, yaklaşık 20 km süren bir tırmanış sonrasında, Geyikbayır'ın çevresinden dolaşarak Çağlarca Köyü'nün hemen arka tarafında kalan Sinan Değirmenine gidecek olan yol ayrımına geldik. Buradan yukarı çıkıldıkça Saklıkent Kayak merkezine ve Feslikan yaylasına gidiliyor. Biz pedallarımızı aşağı yöne yani Doyran mahallesine çevirerek, değirmenin bulunduğu noktaya geldik. Antalya merkezden bisikletlerimizle çıktığımız bu yolculuk, yaklaşık bir saatimizi aldı.
Our journey passed with stops amidst the natural beauty of green, lush pine-covered hills and rocky high mountains. Occasionally stopping at hilltops and viewing terraces to take photos of the beautiful views overlooking Antalya, we arrived at Sinan Mill. A small river flows along the edge of the mills, formed by the melting snow from the peaks of the Taurus Mountains. Filtering through large and small pieces of rock and green vegetation, this pool of water, which flows into the Mediterranean Sea, is a source of water for the people living in the region.
Yolculuğumuz, yeşil, yemyeşil çam ağaçlarıyla kaplı tepeler ve kayalık yüksek dağların doğal güzelliği arasında mola vererek geçti. Antalya'nın güzel manzarasını fotoğraflamak için ara sıra tepe ve seyir teraslarında durarak Sinan Değirmeni'ne vardık. Değirmenlerin kenarından, Toros Dağları'nın zirvelerinden eriyen karların oluşturduğu küçük bir nehir akıyor. Büyük ve küçük kaya parçaları ve yeşil bitki örtüsünden süzülen bu su havuzu, Akdeniz'e akıyor ve bölgede yaşayan insanlar için su kaynağı oluşturuyor.
Sinan mills are wooden grain barns consisting of about twenty huts, each numbered, built on the upper part of the waterfront, sloping towards the hillside. The sight of these wooden grain barns lined up side by side resembles a fairy-tale village that adorns our dreams. There are also shelters made of small stones between the grain barns. The unusual architectural feature of the multiple grain barns that have survived to this day in this region plays an important role in agricultural culture. According to the neighborhood headman, these unusual huts, built by interlocking planks without using any nails, are made only from cedar wood. The reason for this is that the scent of the natural liquids secreted by the wooden barns to protect themselves from external factors and heal their wounds is believed to prevent insect infestation.
Sinan değirmenleri, kıyı şeridinin üst kısmında, tepeye doğru eğimli bir şekilde inşa edilmiş, her biri numaralandırılmış yaklaşık yirmi kulübeden oluşan ahşap tahıl ambarlarıdır. Yan yana dizilmiş bu ahşap tahıl ambarları, rüyalarımızı süsleyen masalsı bir köyü andırır. Tahıl ambarları arasında küçük taşlardan yapılmış barınaklar da bulunmaktadır. Bu bölgede günümüze kadar ulaşan çok sayıda tahıl ambarının sıra dışı mimari özelliği, tarım kültüründe önemli bir rol oynamaktadır. Mahalle muhtarına göre, çivi kullanılmadan tahtaların birbirine geçmesiyle inşa edilen bu sıra dışı kulübeler, sadece sedir ağacından yapılmıştır. Bunun nedeni, tahıl ambarlarının kendilerini dış etkenlerden korumak ve yaralarını iyileştirmek için salgıladıkları doğal sıvıların kokusunun böcek istilasını önlediğine inanılmasıdır.
Just ahead of these grain barns, right next to the mosque, there is a large mill. Currently, only the stones and burnt wooden planks of the mill remain. Part of the cylindrical metal water passage pipe is buried in the ground. This pipe was probably used for mechanical tasks such as rocking and pulling the mill. According to the village headman, the person who ran this mill was named Sinan. In fact, directly opposite the mill, there is a business called Sinan Restaurant, which is now visible in a ruined and scattered state. The owner of the mill also ran a restaurant here in the past, which he had built in his name. They also named the mosque located here Sinan Değirmeni Mosque.
Bu tahıl ambarlarının hemen önünde, caminin yanında büyük bir değirmen bulunmaktadır. Şu anda değirmenden geriye sadece taşlar ve yanmış tahta plakalar kalmıştır. Silindirik metal su geçiş borusunun bir kısmı toprağa gömülüdür. Bu boru muhtemelen değirmeni sallamak ve çekmek gibi mekanik işler için kullanılıyordu. Köy muhtarına göre, bu değirmeni işleten kişinin adı Sinan'dı. Aslında, değirmenin tam karşısında, şu anda harap ve dağınık bir halde görülebilen Sinan Restoran adlı bir işletme bulunmaktadır. Değirmenin sahibi geçmişte burada kendi adını taşıyan bir restoran da işletiyordu. Buradaki camiye de Sinan Değirmeni Camii adını vermişlerdi.
The people we spoke to in the region say that the mill and granaries date back to ancient times. Here, each villager had their own granary and shed. They operated these granaries by storing wheat, barley, and flour grown on their land inside them. When word spread about these historic Sinan mills in the region, the number of visitors began to increase. The mill and granaries were built right next to the water. The granaries were inspired by the sarcophagi of the ancient Lycian region. You even come across people searching for gold and treasure along the riverbanks in this area. The interior of the grain silos consists of boxes divided into three or four compartments. I guess different materials were stored in each compartment. The silos have small square doors. They have iron locks on these doors. Some of the doors were open. Some silos have survived intact to this day, even the red roof tiles are still there, completely unbroken.
Yörede konuştuğumuz kişiler, değirmenin ve tahıl ambarlarının çok eskiye dayandıklarını söylüyorlar. Burada her bir köylünün kendisine ait bir tahıl ambarı ve kulübesi varmış. Bu ambarların içine arazide yetişen buğday, arpa ve un koyarak işletiyorlarmış. Bölgedeki bu tarihi sinan değirmenleri duyulunca ziyaret sayısı da artmaya başlamış. Değirmen ve tahıl ambarları suyun hemen kenarına yapılmış. Tahıl ambarları, geçmişteki Likya bölgesindeki lahitlerden esinlenerek yapılmış. Hatta bu bölgede derenin kenarlarında altın ve hazine arayan kişilere de rastlıyorsunuz. Tahıl ambarların içi, üç dört bölmeden oluşan kutular şeklindedir. Sanırım her bölmeye farklı malzemeler koyuluyor. Ambarların kare şeklinde küçük kapıları var. Bu kapılara demirden yapılmış kilit vurmuşlar. Bazılarının kapıları açıktı. Bazı ambarlar sapasağlam günümüze kadar gelmiş, hatta kırmızı çatı kremitleri bile hiç kırılmadan yerinde öylece duruyor.
Bu bölgede derenin etrafında yerleşim yerlerini kuran köylüler, doğa içinde olağanüstü görünen bu tahıl ambarlarının hem korumasını yapıyorlar, hemde ziyaret sayısını artırmak için, çeşitli etkinlikler düzenlemek için, belediyelerle işbirliği içine girmişler. Geçen yıllarda burada ziyaretçilere kısa zeybek oyunu gösterisi yapılmış. Bu bölge aynı zamanda pazar alanı olarakta kullanılıyor. Geldiğimiz de küçük bir pazarda meyve, sebze ve yöreye ait olan yiyecekler satılıyordu.
Bu bölgede derenin etrafında yerleşim yerlerini kuran köylüler, doğa içinde olağanüstü görünen bu tahıl ambarlarının hem korumasını yapıyorlar, hemde ziyaret sayısını artırmak için, çeşitli etkinlikler düzenlemek için, belediyelerle işbirliği içine girmişler. Geçen yıllarda burada ziyaretçilere kısa zeybek oyunu gösterisi yapılmış. Bu bölge aynı zamanda pazar alanı olarakta kullanılıyor. Geldiğimiz de küçük bir pazarda meyve, sebze ve yöreye ait olan yiyecekler satılıyordu.
The grain barns are scattered along the upper part of the stream. Small stone huts are located at the front of the dirt and narrow path we walked along to visit the barns. Some of these huts are used as shelters by the locals. Scattered grain silos are placed behind the huts. In fact, some huts have been left with household items and clothes inside. There is also a bridge leading down to the stream from the huts. This bridge provides access from the main road to the mills and silos.
Tahıl ambarları derenin üst kısmına dağınık halde duruyorlar. Ambarları gezdiğimiz topraklı ve dar yolun ön taraflarında taşlı küçük kulübeler bulunuyor. Yörede yaşayanlar bu kulübelerden bazılarını barınak olarak kullanıyor. Kulübelerin arka taraflarında ise dağınık tahıl ambarları yerleştirilimiş. Hatta bazı kulübelerin içinde ev eşyasını ve giysileri öylece bırakıp gitmişler. Kulübelerden dereye inen birde köprü var. O köprü ana yoldan değirmenlere ve ambarlara geçişi sağlıyor.
There are three more villages around this area. Everyone in the villages has a garden in front of their house. The water flowing from the stream reaches these three villages. The villagers use the stream water to irrigate their gardens and fields. They draw water using plastic hoses placed in the stream. You can see these pipes while walking on the stones in the stream.
Bu bölgenin etrafında üç köy daha var. Köylerde herkesin kendi evinin önünde bir bahçesi bulunuyor. Dereden akan su bu üç köye de ulaşıyor. Köylüler dere suyunu kullanarak bahçelerini ve arazilerini suluyorlar. Dereye koydukları plastik hortumlarla su çekiyorlar. Zaten derenin içinde taşların üstünde yürürken bu boruları görebiliyorsunuz.
We stayed in this area for about two hours. We turned onto the return road from the main road on the upper side of the stream. There were blackberry and fig trees along the roadside. We picked some to taste. There were two different roads leading to Antalya. We chose the longer road with the beautiful views. We left this charming little town that reminded us of village life and fairy tales. Until we meet again with new discoveries and new adventures, best regards.
Bu bölgede yaklaşık iki saat kaldık. Derenin üst tarafında kalan ana yoldan geri dönüş yoluna girdik. Yol kenarlarında böğürtlen ve incir ağaçları vardı. Onlardan tadımlık aldık. Antalya'ya giden iki farklı yol vardı. Biz manzaraları güzel olan, uzun yolu tercih ettik. Bize köy yaşamını ve masallar diyarını anımsatan bu küçük şirin kasabadan ayrıldık. Yeni keşiflerde ve yeni maceralarla tekrar görüşmek üzere, sevgiler.